Rica..


Devesiyle çölde yol almakta olan bir bedevî, bir tepeyi geçtiğinde, güçlükle yürüyen, sıcaktan dudakları kurumuş bir adama rastladı.
Issız çölde susuzluktan perişan olmuş adam, bedevîyi görünce, su istedi.

Bedevî devesinden indi, adama su verdi.

Suyu kana kana içen adam, birden bedevîyi iterek yere yuvarladı ve hemen deveye atladığı gibi kaçmaya başladı.

Bedevî arkasından bağırdı:

“Tamam, deveyi al, git! Ama senden bir ricam var. Sakın bu olayı kimseye anlatma!”

Bedevînin bu isteğini tuhaf bulan hırsız, biraz duraklayıp:

“Neden” diye sordu..

“Eğer anlatırsan,” dedi bedevî, “bu olay her yere yayılır ve insanlar çölde muhtaç birini gördüklerinde asla yardım etmezler.”

Toprak Çekilince..

 

Toprakta gezen gölgeme toprak çekilince
Günler şu heyulayı da er geç silecektir
Rahmetle anılmak ebediyet budur amma
Sessiz yaşadım kim beni nerden bilecektir?

MEHMED AKİF ERSOY

 

(Mehmet Akif’in Vefatının 75. Yıldönümünde rahmetle anıyoruz…) 

İki Rüya Arasındaki Fark ..

Zamanın birinde 2 kardeş varmış. Büyük olanı koskocaman bir çiftliğin sahibi ve köyün ağasıymış. O kadar zenginmiş ki zenginliği başka memleketlerde dahi dillerde dolaşırmış. Kardeş ise ağabeyinin çiftliğinde karın tokluğuna kar kış, sıcak soğuk demeden çalışırmış. Ortalığın sıcaktan cayır cayır yandığı bir yaz günü küçük kardeş yorgunluktan bitap düşmüş ve bir ağacın gölgesinde uyuyakalmış. Çok geçmemiş ki ağabeyi kardeşini, ayağındaki koca potinleriyle sert bir biçimde dürterek

“Kalk iş zamanı uyunur mu? Çalışmayana bedava ekmek yok.”

diyerek uyandırmış. Kardeşi ise ne olduğunu anlamadan şaşkın gözlerle önünde duran abisinin o heybetli cüssesiyle karşılaşmış ve,

 “Ağabey neden uyandırdın beni? Çok güzel bir rüya görüyordum. Rüyamda büyük bir çiftliğim, yüzlerce atlarım, sayısız hayvanlarım, ucu bucağı gözükmeyen tarlalarım, benim için çalışan yüzlerce işçim, aletlerim ve daha sayamayacağım bir sürü mala sahiptim. O kadar güzel bir rüyaydı ki, keşke uyandırmasaydın da biraz daha tadını çıkartsaydım.”

 demiş. Ağabeyi ise alaylı bir ifadeyle, “Sen” demiş,

“Bu saydıklarını ancak rüyanda görürsün. Oysa bak ben bütün bu saydıklarına sahibim, bunların içinde yüzüyorum…”

diye cevap vermiş.Kardeşi ise bilgece bir ifadeyle ağabeyine bakmış ve söylediği sözlere pişman edercesine şu sözler dökülmüş kurumuş dudaklarından:

“Ağabey, biliyor musun aslında ikimiz de rüya görüyoruz?
Tek fark, benim rüyam gözlerimi açınca bitiyor, senin rüyan ise gözlerini kapatınca bitecek!..”

Arkadaş!

Arkadaş!

Bilhassa muztar olanların dualarının büyük bir tesiri vardır. Bazan o gibi duaların hürmetine, en büyük bir şey en küçük bir şeye musahhar ve muti olur. Evet, kırık bir tahta parçası üzerindeki fakir ve kalbi kırık bir masumun duası hürmetine, denizin fırtınası, şiddeti, hiddeti inmeye başlar.
Demek dualara cevap veren Zât, bütün mahlûkata hâkimdir.
Öyleyse, bütün mahlûkata dahi Hâlıktır.

Bediüzzaman Said Nursi(r.a)
Mesnevi-i Nuriye

Sen Yürüyeceksin..

“Sana” yürümek düşer…
Çünkü; yol olur yeryüzü yürümeyi bilene…
Yeter ki; vakar olsun duruşun, özlemli olsun yürüyüşün!
“Yürümek” kavlin olsun, ahdin olsun, vefan olsun…
Vur kendini yollara..
İmdada sesin olsun, dara uzansın ellerin, zora dayansın bileğin..
Olur da sürçerse ayağın; dayandığın, güvendiğin her daim

 Rabbin olsun!

” Hekimoğlu İsmail “

Dert !

Sen sanır mısın ki dert kötüdür.

 Hayır !

Dert devaya bir davetiyedir. Dert ve düşkünlük yer alçağına benzer, deva ise suya. O yüzden nerede dert varsa deva oraya koşar. Neresi alçaksa su oraya akar. O halde derdini sev,ilahi rahmeti celbeden kırıklığını nimet bil..

HZ MEVLANA

Ümit Kesmeyin…

Bismillahirrahmanirrahim…

De ki: ” Ey nefisleri aleyhine haddini aşmış olan kullarım!

Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin.

Çünkü Allah bütün günahları bağışlar.

Hiç kuşkusuz, O çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir.”

Sadakallahulaziym…

 

Zümer Suresi 53.Ayet-i Kerime Meali.